11 Haziran 2013 Salı

“ALLAH, BAŞBAKANIN ZULMÜNDEN HERKESİ KORUSUN”


Tekirdağ CHP İl Kadın Kollarının organize ettiği ‘Kadınlar Konuşuyor’ panelinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik sert eleştirilerde bulunan CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, “Başbakana, muhalefet eden herkes, bedbaht, kötü, ayyaş, çapulcu!.. Kim onun karşısındaysa onlar, dinlenmeyecek insanlar, yok edilecek insanlar… Kim, ona, ‘Hayır.’ derse onun öfkesinden, kibrinden, o aşağılayıcı ve yok sayıcı tavrından nasibini alıyor. Onun zulmünden Allah, herkesi korusun.” dedi.

Maaşlı Bir Memur Olduğunu Unutma!

Konuşmasında, Başbakan Erdoğan’ın işçilerden, doktorlara, öğretmenlerden, Gezi Parkı eylemcilerine kadar toplumun her kesimine yönelik ‘dediğim dedik’ ve öfke dolu söylemlerini eleştiren CHP Milletvekili Candan Yüceer, “Bu, bir devlet adamı ciddiyeti değildir. Bu, bir Başbakanın göstereceği bir tavır değildir. Çünkü Başbakan, bu ülkede, %100 tüm Türkiye’nin Başbakanı olduğunu unutmamak zorundadır. Bu devletin en üstteki memuru olduğunu da unutmayacak. ‘Benim halkım, benim dediğim olur’ demeyecek. Başbakan, en nihayetinde, bu ülkenin, en üstteki maaşlı bir memurudur. Hepimiz gibi, bugün vardır; yarın yoktur. Ama Başbakan bunu unutmuş. Kendi krallığını, padişahlığını ilan etmiştir.” şeklinde konuştu.

Herkesi Tek Tek Temizledi

Başbakanın dikensiz gül bahçesi istediğini söyleyen Yüceer, şöyle dedi: “Başbakan, ‘Karışanım olmasın, kuvvetler ayrılığı olmasın, ayağıma kimse dolanmasın’ diyor. Herkesi tek tek temizledi. Şu anda hapishanelerde, gazeteciler, milletvekilleri, komutanlar, askerler var. Bunlara soruldu mu acaba ‘Senin suçun nedir?’ diye. Niye? ‘Başbakanın ayağına dolanmasınlar, diye!”

Başbakanı, Allah Islah Etsin

Başbakanın, uzlaşmaz ve çatışmacı tavrı ile hem Türkiye’ye hem de Türkiye’nin komşularına büyük zarar verdiğini belirten CHP Tekirdağ Milletvekili Yüceer, şunları söyledi: “Başbakanın Allah sonunu hayır etsin, diyorum. Allah, akıl versin; ıslah etsin. Çünkü bu ülkeye zarar veriyor. Bize zarar veriyor. Yetmiyor, bizim komşularımız da ondan nasibini alıyor. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi… Onları da korusun Allah. Vallahi, bunun zulmünden Allah herkesi korusun.”

Karşısında Olan Herkes, Kibrinden ve Öfkesinden Nasibini Alıyor

“Sokakta gelecekleri için meydana çıkmış gençlere (protesto ediyorlar ya, yaptıkları sadece bu), ‘Geleceğimizi çalmayın’ diyen çocuklara, ‘İstersem sizin karşınıza binlerce kişi yığarım’ diyen Başbakanın yandaşları da ‘Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim; dağıtalım’ diyorlar.” diyerek Erdoğan’a yönelik eleştirilerine devam eden Yüceer, “Bir meslektaşım, katledildi Antep’te.  Kınamak için ‘Doktora şiddeti’ olayını, doktorlar, eylem yaptılar. Başbakan, ne yaptı? Şiddeti değil, ‘Artık yeter, şiddeti durdurun’ diyen doktorları kınadı. Yani, Başbakan için, muhalefet eden herkes, bedbaht, kötü, ayyaş, çapulcu!.. Kim onun karşısındaysa onlar, yok edilecek insanlar… Bakın, en son, ‘Camilerde, bunlar bira içmişler. Ayakkabılarıyla girmişler. Türbanlı kızlarımıza da laf atıyorlar’ dedi. Kendi partisinin milletvekilliğini yapmış, Yeni Şafak yazarı, ondan bir gün önce, orada böyle bir şeyin olmadığını hem de imamın, müezzinin ağzından anlatan bir yazı yazdı. Hocamız, ‘Biz, orada öyle bir şey görmedik’ dedi. ‘Yaralılar geldi, can havliyle içeri girdiler, burada da revirde doktorlar, hemşireler vardı. Onlara yardımcı oldular. Ne bira içen gördük ne elinde bira şişesi olan gördük’ dedi. Şimdi, o imam hakkında soruşturma, inceleme başlatılmış. Yani, Başbakan için karşısındakinin çapulcu olması da imam olması da fark etmiyor. Kim olduğu önemsiz… Karşısında kim durursa dursun ki en son, eşi, Emine Erdoğan’ı da acımasızca payladı. Başbakana, kim ‘Hayır.’ derse orada, onun öfkesinden, kibrinden, o aşağılayıcı ve yok sayıcı tavrından nasibini alıyor.” diye konuştu.

Canı Pahasına Meydanlarda Olan Cesur Çocuklarımız, Bizi Kendimize Getirdi

“İnsanın övüneceği tek şeyin, insanına, vatanına, milletine, geleceğine yapacağı yatırım olduğunu, biz, iki haftadır, Taksim’deki, Ankara’daki gençlerimizle tüm Türkiye’ye yayılan gençlik hareketi ile gördük.” diyen CHP Tekirdağ Milletvekili Yüceer, “Bu, gerçekten hepimiz için şaşırtıcı oldu. Ne oluyor? Bunlar kim, nereden çıktılar, kim bunlar? Diye sorduk, birbirimize. Bakıyorsunuz, yaşları 16-20 arası değişen gencecik çocuklar; daha bıyıkları terlememiş gençler. O kadar iyi niyetli, o kadar samimi, o kadar da naifler ki… Eylem yapıyorlar. Ertesi gün, aralarında ekip oluşturup yerleri süpürüyor; çöpleri topluyorlar. Biz, böyle bir şey görmedik. İlk kez görüyoruz. Arada, araya karışan radikal, belki marjinal diyeceğimiz, daha uçta olan çocuklar, gençler de var. Onları da dışlıyor, uyarıyor, Taksim’deki çocuklarımız. En basitinden söyleyeyim. İçki satışını engellemişler, Gezi Parkı’nda, Taksim’de. ‘Hayır, bu dışarıda olacak. Burada bir mücadele var. Bunun yeri burası değildir’ demişler. Miraç Kandili’nde dua ettiler, hep beraber izledik. Bunlar, kimler? Bunlar, bizim çocuklarımız… O kadar da tanımıyor da değiliz; ama biz, onları hiç meydanlarda görmemiştik. Ama gerçekten Türkiye’nin, ülkenin ihtiyacı olduğu noktada, belki sizlerin, belki bizlerin yapamadığını yapan o cesareti gösteren, canı pahasına ki yurttaşlarımız hayatını kaybetti. İki gencimiz, bir polisimiz… Canı pahasına meydanlarda olacak kadar da cesur çocuklar. Bizleri çok şaşırttılar; ama aynı zamanda, bizleri de kendimize getirttiler. Biz, muhalefet olarak, ana muhalefet partisi milletvekilleri olarak bu tablodan, bu olaylardan, gereken dersi, kendi payımıza çıkardık.” diye konuştu.

Asıl, Biz, Çocuklarımızı Yedirmeyiz Sizlere!

Candan Yüceer, Başbakanın siyasi danışmanının, televizyonda yaptığı ‘Başbakanı yedirtmeyiz.’ şeklindeki açıklamalarına ilişkin olarak ise şunları söyledi: “Kim yiyecek Başbakanı? Hala Başbakanlığının derdinde!.. Bizim çocuklarımızı yedirmeyiz, asıl, biz, sizlere. O çocukları, bu analar, size yedirmez. Öyle kolay değil! Bizim yavrularımız bedel ödeyemez. Analar varken, bacılarımız varken, kız kardeşlerimiz varken, bizler varken, biz daha ölmedik, kimse, o bedeli, o çocuklara ödetemez. Ama gözleri o kadar siyasi gelecekleriyle, hırslarıyla bürünmüş ki ne ülkeleri umurlarında, ne vatan umurlarında!.. ‘İnsanlar ayrışmış, karşı karşıya gelmiş, çocuklar ölüyormuş, bu çocuklar ne diyormuş?’ hiç umurlarında değil. Biz konuşuyoruz, ‘Muhalefet milletvekilleri konuşsun’ diyorlar! En sonunda da, şuursuzca, akıldışı, insaf dışı, ne derseniz deyin, cümlelerle Cumhuriyet Halk Partisi’ne saldırıyorlar.”

Başbakanın Aklı Karışık!

Yüceer, Başbakan’ın “CHP zihniyeti için sarf ettiği ‘pislik’ kelimesi için “Bu zihniyet, ‘pislik’ diyorlar. Başbakanın aklı karışık! Aklını bir yerlerde unutmuş, kaybetmiş anlaşılan. ‘Allah izan versin’ diyorum, ona.” değerlendirmesinde bulundu.

“Başbakan, çocuklara ‘Çapulcu, marjinal’ diyor. Olmadı, babaları ‘Ayyaş’ diyor.” diyerek sözlerine devam eden Yüceer, “Bakın, buradan söylemek istiyorum, insan bir kadeh içki içmekle ne sarhoş ne ayyaş olur. Ama bir liralık hırsızlıkla, bir liralık yolsuzlukla namussuz hırsız olunur! Bunu, birilerinin anlaması gerekiyor. Çok şükür hırsız değiliz, namussuz değiliz. Bir kadeh içmeyi de biliriz, oturmayı kalkmayı da biliriz. Ama kimsenin yaşamına karşı değiliz. Sokaklardaki çocuklar, gençler, bizler, her birimiz, kimsenin yaşamına, inancına, yaşam tarzına karşı değiliz. Ama diyoruz ki biz adımız ne olursa olsun kadın da olsak, muhalefet de olsak, azınlık da olsak, farklı yaşamayı tercih ediyorsak, bu da bizim yaşam şeklimiz… Bizim yaşam kararlarımıza karışma! Bizim tarihimize, bayramlarımıza engel olma! Biz, Başbakanın kendi partilileri gibi ‘Otur’ deyince oturacak, ‘Bayramı burada kutla’ deyince kutlayacak, ‘kutlama’ deyince kutlamayacak, ‘Vur’ deyince vuracak, insanlar değiliz. Biz, kimseye karşı nefret, kin, ötekileştirme duymuyoruz. Bizim adımız Cumhuriyet Halk Partisi… Biz, dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan, kimseyi ötekileştirmeden, herkesin inancına, yaşam tarzına, görüntüsüne saygı göstererek ‘Başımızın üstünde yeriniz var’ diyoruz.” şeklinde konuştu.

Başbakan, Kendine Biat Edecek Gençler İstiyor!

Yüceer, yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan’ın “En az üç çocuk!” şeklindeki söylemi için de şunları söyledi: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, ‘İstihdamı arttıracağız’ diyor. Bir yandan da Başbakan, diyor ki ‘En az üç çocuk, o da yetmedi beş isteriz!’ Şimdi bu çelişki değil mi? Başbakan ‘Çok nüfuslu Türkiye, güçtür; avantajdır bizim için’ diyor. Güç ve avantaj olabilmesi için o bireylerin nitelik, eğitim ve gelir sahibi olması gerekli. Başbakanın istediği ne? Onun istediği, yoksul, niteliksiz ve kendine biat edecek gençler. Bu gençler değil ama… Taksim’deki gençler değil! Ankara’daki gençler değil! Onun istediği gençler, ‘Vur, de vuralım. Öl, de ölelim. Bir lokma, bir hırka’ diyecek, sesini çıkartmayacak, kendisine ne verilirse biat edecek, şükredecek… Ama hep o gençler şükredecek, diğerleri, yandaşları ile beraber götürecek.”

Biz, Bu Coğrafyaya, ‘1923’te Rol Model Olduk

“Geçenlerde, ‘Biz, first leydilerimizle bu coğrafyaya model olacağız’ dediler.” diyen Yüceer, “Yahu, sizin rol model dediğinizden, Malezya’da, Katar’da, Suudi Arabistan’da milyonlarca var. Biz, bu coğrafyaya 1923’te rol model olduk. Atatürk devrimleriyle olduk, bağımsızlık isteğimizle olduk, emperyalistlere karşı verdiğimiz mücadele ile olduk. Ve ben, bugün buradaysan, bensem; sizler karşımdaysanız, şu an, onlar iktidarda istediklerini yapabiliyorlarsa bu mücadele sayesinde, bu rol model sayesinde. Bu gerçeği de unutmuşlar. Dönmüşler, kendi analarına, atalarına, ‘Pislik’ diyorlar.” şeklinde konuştu.
“Şimdi bize düşen görev de birlik beraberlik içinde, bu zorlu yolu hep beraber yürümek…”diyen Yüceer, “Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok. Kişisel hırs ve beklentilerimizi, kırgınlıklarımızı bir kenara bırakmamız gerekiyor. Gün, o gün değil!.. Zorlu, hassas günler yaşıyoruz. Birliğimiz, beraberliğimiz tehlikede… Ülkemizin bütünlüğü tehlikede… İnsanlar, birbirlerine düşman edilmeye çalışılıyor; birbirleriyle karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

İnsana Değer Vermiyorsan Dünyanın Birinci Ekonomisi Olsan Neye Yarar?

Konuşmasının devamında, “Bir toplumun yarısını oluşturan kadınlar, eğitimden yoksun kalıyorsa ve siz, siyasette, iş dünyasında var olmasını bırakın, kadının yaşam hakkını savunamıyorsanız ‘Bu ülkede demokrasi vardır’ diyebilir miyiz? ‘Bu ülkede her şey güllük gülistanlık’ diyebilir miyiz?” diyen Yüceer, şunları söyledi: “Çıkmışlar, diyorlar ki ‘Dünya’nın en büyük ekonomisi olacağız’ 16.büyük ekonomiyiz, diyorlar. Ama gelişmişlik haritası açıklandı. Biz sonlardayız. İnsani gelişmişlikte sonlardayız. Bir bakıyorsunuz, Umman, Lübnan, Makedonya gibi birçok ülke bizim önümüzde. Biz, onların gerisindeyiz. Bu ülkelerin ekonomileri öyle büyük ekonomiler değil. Hepsini toplasak bizim ekonomimiz etmeyecek ülkelerden bahsediyorum. Ama neleri yüksek? İnsana verdikleri değer yüksek. Biz istediğimiz kadar zengin olalım, istersek dünyanın birinci ekonomisi olalım. Eğer, siz, bunu, insanınıza harcamıyorsanız, eğer insanlarınız arasındaki eşitsizliği gidermiyorsanız bence o övündüğünüz ekonomik zenginliğin kıymeti yoktur. Çünkü insanın övüneceği tek şey, insanına, vatanına, milletine, geleceğine yapacağı yatırımdır.”

Çağdaşlaşmanın da Demokrasinin de Adı, ‘Atatürkçülük’

Konuşmasında, Trakya’da, Anadolu’da, çağdaşlaşmanın, gelişmenin ve demokrasinin adının Atatürkçülük olduğunun altını çizen CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, “Çünkü, demokrasinin, gelişmişliğin, çağdaşlaşmanın, kadın, erkek eşitliğinden geçtiği gerçeğiyle kadın-erkek eşitliğinde, kadınlara en çok hakkı, en büyük hakları Atatürk verdi. Atatürk sayesinde, bizler, çevre ülkeleri kıskandıracak, hak ve özgürlüklere kavuşabilmişiz.” dedi.

Ne Oldu da Bu Kadar Geri Kaldık?

Dünyadaki göstergelere, rakamlara bakıldığında, konu kadın-erkek eşitsizliği, insan hakları ihlalleri, kadınlara şiddet olunca Türkiye’nin en üst sıralarda olduğuna dikkat çeken Yüceer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama konu, kadın-erkek eşitliği olunca, siyasette, istihdamda, ekonomide kadın olunca son sıralardayız. Oysaki bir sürü rakibimizden çok erken başlamıştık koşmaya… 20.yüzyılda, 21.yüzyılı aratacak haklara sahiptik, o günlerde. Ne oldu? Neden bu kadar geri kaldık?”

Kadın Sorunu, Hayati Bir Sorun

Kadına şiddetin, ailenin birliğini ve beraberliğini de tehdit ettiğini söyleyen Yüceer, “Çünkü aile içi şiddette kadın, erkek ve çocuk birbirinden kopuyor. Bu şiddet, toplumsal vicdanı da sızlatan bir şey… 125 kadınımızı, kadına şiddet dolayısıyla kaybettik. Kadın sorunu, hayati ve yaşamsal bir sorun; gerçekten, bu ülkede, bir an önce çözülmesi gereken bir sorun. Bir toplumda, siz, kadın haklarının gelişmişliğini sağlayamıyorsanız, kadınların can güvenliğini sağlayamıyorsanız, eğitim imkanlarından faydalandıramıyor ve onlara huzurlu, refah bir ortam sağlayamıyorsanız, kalkınamazsınız. ‘Bu yarışta, ben de varım’ diyemezsiniz.” diye konuştu.

Kadın Sorununun Kaynağı da Çözümü de Zihniyet

“Cumhuriyet, bir kadın devrimidir.” diyen Milletvekili Yüceer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet, kadından yana olan bir devrimdir. Cumhuriyet, zihinsel bir kazanımdır. Niye böyle diyoruz? Çünkü bugün, gerek muhalefette olsun gerek iktidarda olsun tüm partilerin, tüm sivil toplum kuruluşlarının, toplumun tüm kesimlerinin kabul ettiği bir gerçek var. Kadın sorununun kaynağı da çözümü de zihniyettir. Dolayısıyla bunun çözümü, zihniyet değişimidir.”

Kadının Siyasette ve Bürokraside de Adı Yok

Parlamentoda, 26 bakandan sadece birinin kadın olduğunun altını çizen Yüceer, “Parlamentoda, 550 milletvekilinden de sadece 78’i kadın… Oran % 14.2’lerde… Dünya sıralamasına baktığınızda, 143 ülke arasında, 88.sıradayız. Kabinede bir bakan var, dedim. 96 ülke arasında, 90.yız. Yerel yönetimlerde yokuz, zaten. %2,5’larda… 81 valinin sadece biri kadın… Bunun adı nazar boncuğu olur, başka bir şey olmaz. 81 ilde, bir kadın, nazar boncuğudur. 26 müsteşar arasında nazar boncuğu yok. 166 rektörden sadece 8’i kadın… Yani, kadın, sadece seçen; seçilen değil… Bürokraside adı yok. Seçme ve seçilme hakkını, birçok ülkeden önce almış olmamıza rağmen, erken başladığımız bu koşuda, sonlardayız.” şeklinde konuştu.

Kadını, Sadece Aile İçinde Meşru Gören Zihniyetle Mücadele Etmeliyiz


“Kadının adı, bakanlıkta da yok.” diyen Milletvekili Candan Yüceer, sözlerini şöyle noktaladı: “Neden? Çünkü zihniyet, kadını, sadece, aile içinde sınırlamak; aile içinde kadını meşru görmek… Kadının sadece aile içindeki sorunlarıyla meşgul olmak… Onun dışındaki meşruiyetini kabul etmemek, onun dışındaki sorunlarına göz kapatmak… Amaç, bu, çünkü… Bizim, tam olarak mücadele etmemiz gereken şey de bu zihniyet!” 

“Gezi Olayları, Küresel Bir Devrimdir”

Konuşmasının başında, “Gezi Parkı için meydanlara çıkan çocuklar, bir taraftan kendi haklarına sahip çıkarken öbür taraftan sosyal medya aracılığıyla seslerini dünyaya duyurabildiler.” diyen CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli, “Bu çocuklar, bizlere, Gezi eylemlerinde, kendi varlıklarını ve isteklerini çok güzel duyumsattılar. Onlar, ‘Hiç kimse bizim yaşam biçimimize karar vermemeli, yaşam alanlarımızın da nasıl olacağına biz karar vermeliyiz. Katılımcılık esastır’ dediler. Biz de onlara saygılı olmak zorundayız. Bu, bir küresel devrimdir. Bu, bir küresel çığlıktır, aslında. Bu çığlığa, inşallah, herkes kulak verirse, herkes duyumsarsa, anlarsa bizler de birbirimizi anlar ve birbirimizin yaşam biçimlerine saygılı davranabilirsek, farklılıkları birbirimizin içinde soğurabilirsek, demokrasiyi kendi içimizde başarabilirsek, değişmeyi, dönüşmeyi becerebilirsek bu ülkeyi, hiç kimsenin yanlış ellerine kaptırmayız. Bu ülke, hepimizin!.. Bu ülke, ne öyle düşünenin ne böyle düşünenin, ne öyle yaşayanın ne böyle yaşayanın… Ülke, hepimizin ortak yaşama yeri… Beraber yaşamayı hepimiz öğreneceğiz. Birbirimize haklarını teslim edeceğiz ki birlikte, huzur içinde, barış içinde, demokrasi içinde yaşayabilelim.” şeklinde konuştu.

Çocuklarımızın Eğitiminde Siz Kadınlara Büyük Görev Düşüyor

Çocuklarımızı yetiştirirken kız, erkek çocuk ayrımı yapmamak durumunda olduğumuzun da altını çizen Sena Kaleli, şöyle dedi: “Kız ve erkek çocukları eşit koşullarda, eşit anlayışta yetiştirmek zorundayız. Aksi halde, bizler, çocuklarımıza, bu eğitimi veremezsek birileri, gelir der ki ‘Bu çocuklara, adab-ı erkan talim ettireceğiz. Onların nöronlarına işleyeceğiz. Bu çocukların beyinlerine hükmedeceğiz ve bu çocukları daha uslu, ıslah edilmiş gençler haline getireceğiz.’ Bunları diyen bildiğiniz üzere, Pensilvanya’dan Hocaefendimiz!.. Aman kadınlar, çocuklarınızın eğitimi için, terbiyesi için, kız ve erkek çocuklarını ayırmayıp bu çocukları, eşit koşullarda büyütmek için sizlere çok büyük görev düşüyor. Kimsenin terbiyesine, ıslah etmesine bırakmadan, çocuklarımıza sahip çıkmak zorundayız.”

Türkiye’de, Kadın Girişimci Sayısı Yeterli Düzeyde Değil

Konuşmasının devamında, kadınların, küresel üretimin %66’sını gerçekleştirmelerine rağmen %10’luk bir pay aldıklarını ve Dünyada, kadının istihdama katılım oranının %48 olduğunu söyleyen Kaleli, Türkiye’deki durum hakkında ise şunları söyledi: “Bizde, 6 milyon girişimcinin sadece 80 bini kadın. O da Ticaret Sanayi Odalarında belki, eşleri yerine, kanuna karşı hileler yapabilmek için erkeklerin eşlerini iş sahibi göstermelerinden kaynaklanıyor. Aktif çalışan ve girişimci kadın sayısı, aslında bu değil. Ne yazık ki 50-60 binlerde… Biz, hala kadınları girişimciliğe, tam anlamıyla özendiremiyoruz. Micro krediler var, KOSEB’in kredileri var; ama ne yazık ki kadınlarımız hala ev eksenli ürünler yapmaktan gayri, farklı alanlara kaydırılamıyorlar. Oysaki bilgi işlem, iletişim teknolojileri, yazılım konularında, kadınlar, çok daha ön plana çıkacak bilgiye ve beceriye sahipler. Ama ne yazık ki girişimcilik ruhunu tam olarak canlandırabilmiş değiliz, Türkiye’de. Kadın işsizliği de Dünyada %7 dolaylarında iken Türkiye’de bu oran %15.”
Arge çalışmalarına, gayri safi milli hasılamızın ancak binde 7’sini ayırabildiğimize de dikkat çeken Kaleli, “Dünyanın gelişmiş ülkelerinde argeye, gayri safi milli hasılanın %3’ü ayrılıyor.” şeklinde konuştu.

Küresel Cinsiyet Eşitsizliğinde, 132.Sıradayız!

Konuşmasında, küresel cinsiyet eşitsizliğinde, Türkiye’nin 135 ülke arasında, 132.sırada olduğuna da dikkat çeken Kaleli, “Maalesef, ekonomiye katılım konusunda, eğitime erişimde hala eksikliklerimiz var. Gelişmeyi kendine şiar edinememiş, gelişirken doğasını, çevresini korumayı becerememiş bir ülkede, tabii en çok zarar görecek olanlar yine kadınlar.” diye konuştu.

Dünyadaki Paradigmaları, Gençler ve Kadınlar Değiştirecek

“Türkiye’nin ve Dünya’nın paradigmaları değişecekse gençler ve kadınlar sayesinde değişecek.” diyen Kaleli, sözlerini, “Hep dezavantajlı grupların içinde olmuş, karar alma süreçlerinin içine girememiş kadınlarımız, 2012 yılından itibaren, inanıyoruz ki kendilerini gösterecekler; eşitliğin, farkındalığın, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gereklerini yerine getirecekler.” diyerek noktaladı.

“Protestocular, Bana, Kuvayi Milliyecileri Hatırlattı”














Tekirdağ CHP İl Kadın Kollarının organize ettiği ve  Moderatörlüğünü Gülferah Güral’ın yaptığı ‘Kadınlar Konuşuyor’ panelinde, ‘Kadın ve Eğitim’ başlıklı konuşmasının başında, Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin görüşlerini paylaşan CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, “Ben, kadınlara çok güveniyorum. Bugünkü olaylara, Gezi Parkı olaylarına bakınca da görüyorum ki biz, çocuklarımızı iyi yetiştirmişiz.” dedi.

“Başbakanımız da çok haklı, üç çocuk, dört çocuk, beş çocuk istemekte…”diyen Bilgehan, şunları söyledi: “Ama bizim de aynı öğüdü tutmamız lazım. Biz, bugüne kadar, bir, iki çocuk yetiştirdik. Ama şunu da gurur duyarak hepiniz adına söyleyeyim, bizim bir çocuğumuz, on çocuğa bedel!.. On beş gün önce başlayan o temiz hareket, o gençlerimizin, çocuklarımızın, yani daha yeni genç olan o doksan kuşağının cesareti, direnci, gücü, kararlılığı, bana, bir başka kuşağı, ‘Kuva-i Milliyeciler’i hatırlattı. Umarım, bu hareket, herkese ders verir. Umarım, bu hareketten gereken sonuçlar çıkarılır ve yeni Türkiye için yeni bir dönem başlar. Umut dolu, iyimserlik dolu yeni bir dönem başlar. Ne mutlu bize ki biz, kendimizi aşan kuşaklar yetiştirmişiz.”

Gezi Olayları, Suyun Hiçbir Zaman Geriye Akmadığını Gösteriyor

“Atatürk’ün ve arkadaşlarının bu memlekete yaptıkları en büyük hizmet, eğitim devrimidir.” diyen Bilgehan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ve bu eğitim devriminin ne kadar baltalamaya çalışırlarsa çalışsınlar, başarılı olduğuna inanıyorum. İşte, o başarıdan dolayı, değiştirmeye teşebbüs ettiler. Ama 15 gündür, iki haftadır olan olaylarda, suyun hiçbir zaman geriye doğru akmadığını gösteriyor. O yüzden, ben, belki fazla iyimserim; ama gelecek kuşakların, bizim çocuklarımızın, torunlarımızın bizden bir kere daha cesur, daha dirençli olduklarına inanıyorum.”














Cumhuriyet Dersleri Ailede Veriliyor

Ailelere çok büyük görevler düştüğünü söyleyen Bilgehan, “Cumhuriyet dersleri ailede veriliyor, zaten. Onun için benim içim rahat. O dersleri sizler veriyorsunuz. Biliyorum, kendimizi çok eleştiriyoruz, küçümsüyoruz. Küçümsemeyin. Biz çok daha güçlüyüz, düşündüğünüzden çok daha güçlüyüz.” diye konuştu.

Atatürk Gibi Bizim de Bu Ülkenin Gençlerine Güvenimiz Tam

Konuşmasında, Cumhuriyeti kuran, ülkemizi düşman işgalinden kurtaran büyüklerimizin de bu ülkenin gençlerine güvendiklerinin altını çizen Bilgehan, “Bakın, Atatürk, Cumhuriyet’i hiç kimseye emanet etmedi. Çok sevdiği askerlere bile emanet etmedi. Gençlere emanet etti. Çok önemli bir işaret diye düşünüyorum. İşte, bu düşüncelerle de Kurtuluş Savaşı’na başlamışlardı. Kurtuluş Savaşı’na cesaret eden de aslında bir avuç insandı. Bizim ailelerimizdi, sizin büyükanneleriniz, büyükbabalarınızdı. Onlar, her kesimden inanan, her kesimden direnen insanları, bir araya getirme becerisini gösterebilmişlerdi ve Dünya’ya meydan okuduk.” şeklinde konuştu.

AKP’nin 4+4+4’ü Alelacele Geçirmesindeki Maksadı…

‘AK Parti Hükümeti’nin 4+4+4 yasasını, bu kadar acele geçirmekteki maksatları nedir?’ diye çok düşündüklerini belirten Bilgehan, şöyle dedi: “Ben, şöyle düşünüyorum. İşte, onlar, herhalde, iki haftadır, direniş gösteren gençlerimizi bildikleri için bir eğitim değişikliğine gittiler. Ne olursa olsun, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar geldiğimizde, ne kadar eksikleri, hataları olsa da Atatürk’ün başlattığı o eğitim sistemi devam etmişti. Sizler hep oralardan yetiştiniz. Çocuklarınız da torunlarınız da bu sistemde yetişti. İşte, bunu anladıkları için o 8 yıllık eğitimi değiştirmek istediler ve bildiğiniz gibi 4+4+4 olarak 12 yıla çıktı. Bu, tamamen bir kandırmaca… Zaten, ailenizde çocuklarınız varsa okula giden sizler de gerçeği çok iyi biliyorsunuz.”

Türkiye’deki Cumhuriyet Hareketi’nin Dünya’da Başka Bir Benzeri Yok

Siyasete girdiğinden beri, yurtdışındaki temaslarından edindiği izlenimleri de panele katılan kadınlarla paylaşan Bilgehan, “Türkiye’nin Dünya’da ne kadar farklı bir yeri olduğunu, şu 10 yılda çok iyi gözlemledim. Bakın, iki tarafta da iyi gözlemledim. Hem içinde bulunduğumuz coğrafyadaki ülkelerin içindeki durumumuzu çok iyi gözlemledim. Hem o hep katılmak istediğimiz batı dünyasının Türkiye’ye bakışını gözlemledim. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim. ‘Biz, kendimize güvenmeliyiz. Güveneceğimiz başka hiçbir güç yok.’ Ve bunu, daha 1920’lerde anlayan Mustafa Kemal ve arkadaşları da bu düşüncelerle harekete geçtiler. Kendilerine, eşlerine ve çocuklarına güvendiler. Türkiye’deki Cumhuriyet Hareketi, Atatürk Hareketinin bir başka benzeri yok. Çünkü dediğim gibi, önce kadınlarına güvendiler.” diye konuştu.

Atatürk İçin Devrim de Cumhuriyet de Kadın İçindi
Sözlerinin devamında, “Atatürk’ten başka, kadını, devrime feda etmeyen bir başka lider de yok.” diyen Bilgehan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Atatürk için devrim, Cumhuriyet, kazanımlar, hep kadın içindi. Biz, elde ettiğimiz hakları, daha 1934’te Seçme ve Seçilme Hakkı’nı aldığımızda, Fransa’daki kadınlar, daha 10 yıl bekleyeceklerdi. Belçika’daki 18 yıl bekleyecekti. İsviçre’deki kadınlar, 1970’lerde, 19722’de aldılar, bizim aldığımız hakları. Bu hakikaten çok önemli… Atatürk ve arkadaşları, çağdaşlığın uygarlığın, eşitlikten, kadınla erkeğin aynı haklara, aynı toplumsal ve hukuki  haklara sahip olmasından geçtiğini çok iyi anlamışlardı. Ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü de biraz buna bağlamışlardı. Kadınların toplumda hiç var olmamalarına bağlamışlardı.”

Cumhuriyet Kadınları Hem İnançlarına Bağlı Hem de Çağdaş

Cumhuriyet kadınlarını, geleneklerine, göreneklerine, inançlarına bağlı; ama aynı zamanda da çağdaş değerleri benimseyebilen kadınlar olarak tanımlayan Bilgehan, “Onun için baktığımız zaman devrimlerimize, en önemli devrimlerin eğitim üzerine olduğunu görüyoruz. Cumhuriyet kurulduğu zaman, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, Türkiye’de okuma yazma oranı, tam olarak bilinmemekle birlikte, sadece %4. Bu oran, kadınlarda %1 bile değil. 1928’de, Harf Devrimi ile birlikte, Türkiye’de, bugün Dünya’da başka bir örneği olmayan eğitim seferberliği başlıyor ve o eğitim seferberliği de en önce kadınlara yönelik. Sonra, çok kısa bir sürede, 1934’e kadar okuma yazma oranı, bir anda %20’ye çıkıyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında, tüm zorluklara rağmen okuma yazma oranı hızla ilerliyor. Kentlerde, zorunlu karma ilköğretim 5 yıl ile başlıyor. Kırsal kesimde henüz 3 yıl; ama o da hemen 1930’ların ortalarına doğru beş yıla çıkıyor. Bu, Türk eğitim mucizesi… Yani, biz, bugün, o çocuklarımızla iftihar ediyorsak 90 doğumlularla, bu temel, o günlerde atılıyor. Ve hiç önemli değil. İktidarlar değişiyor; ama Cumhuriyet iktidarlarında, son birkaç yıla kadar, hatta son bir yıla kadar, bu sistem, bu temel değişmiyor. Biz, en son 8 yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimle birlikte %99 oranında, kızlarımızı ve çocuklarımızı 8 yıl okutabilecek düzeye gelmiştik.” dedi.

Önseçim Kuralının Partimizin Bir İlkesi Haline Geleceğine İnanıyorum

Konuşmasında, önseçim kuralına da yer veren Bilgehan, “Son seçimler sırasında, yönetimdeydim. MYK üyesiydim, Genel Başkan Yardımcısıydım ve kadınlardan ve kadın örgütlerinden sorumluydum. O zaman şöyle bir konuşma geçmişti, çok iyi hatırlıyorum. Önseçimden konuşuluyordu ve arkadaşlarımızdan birçoğu, önseçim kuralının kadınların aleyhine çalışacağını söyledi. O arkadaşlarımın arasında, belki bir tek ben, bunun doğru olmadığını biliyordum. Ve Tekirdağ, bunu, çok iyi bir şekilde ispat etti. Listeye giren, ön sıralarda iki kadın vardı. İkisi de benim yanımda… Onları, bir kere kutluyorum. Gerçekten Tekirdağ’ın ve Tekirdağlı kadınların cesaretini, gücünü gösterdiler. Ben, ileride, bu örneğin daha da yayılacağına ve partimizin bir ilkesi haline geleceğine inanıyorum.” şeklinde konuştu.

Bilgehan, Kadınları, Ankara’ya Davet Etti

Bilgehan, sözlerini, “Şöyle bir öneride bulunayım. Ankara’ya bir gezi yapın, Pembe Köşk’e bir gelin. Annemi görün. Annem, o kuşağın artık tek kalan temsilcilerinden biri. Bence annemin ruhuyla bugünkü 90’lı kuşağın ruhu birbirine çok uyuyor.” diyerek noktaladı. 

KADINLAR, GEZİ OLAYLARINI VE SORUNLARINI KONUŞTU


Tekirdağ CHP İl Kadın Kollarının organize ettiği ‘Kadınlar Konuşuyor’ Paneli, Belediye Kültür Merkezi’nde geniş çaplı bir katılımla gerçekleşti. Panele konuşmacı olarak katılan Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundular.

CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan’ın ‘Kadın ve Eğitim’; CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin ‘Kadın ve İstihdam’; CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in ise ‘Kadın ve Siyaset, Sağlık’ konularında katılımcılarla görüşlerini paylaştığı ‘Kadınlar Konuşuyor’ Paneli’ne, CHP Tekirdağ İl Başkanı Recep Palabıyık, Merkez İlçe Başkanı Murat Emre Kervancılar, Belediye Başkanı Adem Dalgıç ile CHP il ve ilçe kadın kolları üyeleri katıldılar.

Panel, CHP’ye katılan yeni üyeler için yapılan rozet takdim töreninin ardından sona erdi.