Tekirdağ CHP İl Kadın Kollarının organize ettiği ‘Kadınlar
Konuşuyor’ panelinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik sert
eleştirilerde bulunan CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, “Başbakana, muhalefet
eden herkes, bedbaht, kötü, ayyaş, çapulcu!.. Kim onun karşısındaysa onlar,
dinlenmeyecek insanlar, yok edilecek insanlar… Kim, ona, ‘Hayır.’ derse onun
öfkesinden, kibrinden, o aşağılayıcı ve yok sayıcı tavrından nasibini alıyor. Onun
zulmünden Allah, herkesi korusun.” dedi.
Maaşlı Bir Memur
Olduğunu Unutma!
Konuşmasında, Başbakan Erdoğan’ın işçilerden, doktorlara,
öğretmenlerden, Gezi Parkı eylemcilerine kadar toplumun her kesimine yönelik
‘dediğim dedik’ ve öfke dolu söylemlerini eleştiren CHP Milletvekili Candan Yüceer,
“Bu, bir devlet adamı ciddiyeti değildir. Bu, bir Başbakanın göstereceği bir
tavır değildir. Çünkü Başbakan, bu ülkede, %100 tüm Türkiye’nin Başbakanı
olduğunu unutmamak zorundadır. Bu devletin en üstteki memuru olduğunu da unutmayacak.
‘Benim halkım, benim dediğim olur’ demeyecek. Başbakan, en nihayetinde, bu
ülkenin, en üstteki maaşlı bir memurudur. Hepimiz gibi, bugün vardır; yarın
yoktur. Ama Başbakan bunu unutmuş. Kendi krallığını, padişahlığını ilan etmiştir.”
şeklinde konuştu.
Herkesi Tek Tek
Temizledi
Başbakanın dikensiz gül bahçesi istediğini söyleyen Yüceer, şöyle
dedi: “Başbakan, ‘Karışanım olmasın, kuvvetler ayrılığı olmasın, ayağıma kimse
dolanmasın’ diyor. Herkesi tek tek temizledi. Şu anda hapishanelerde,
gazeteciler, milletvekilleri, komutanlar, askerler var. Bunlara soruldu mu
acaba ‘Senin suçun nedir?’ diye. Niye? ‘Başbakanın ayağına dolanmasınlar,
diye!”
Başbakanı, Allah
Islah Etsin
Başbakanın, uzlaşmaz ve çatışmacı tavrı ile hem Türkiye’ye
hem de Türkiye’nin komşularına büyük zarar verdiğini belirten CHP Tekirdağ
Milletvekili Yüceer, şunları söyledi: “Başbakanın Allah sonunu hayır etsin,
diyorum. Allah, akıl versin; ıslah etsin. Çünkü bu ülkeye zarar veriyor. Bize
zarar veriyor. Yetmiyor, bizim komşularımız da ondan nasibini alıyor. Tıpkı
Suriye’de olduğu gibi… Onları da korusun Allah. Vallahi, bunun zulmünden Allah
herkesi korusun.”
Karşısında Olan
Herkes, Kibrinden ve Öfkesinden Nasibini Alıyor
“Sokakta gelecekleri için meydana çıkmış gençlere (protesto
ediyorlar ya, yaptıkları sadece bu), ‘Geleceğimizi çalmayın’ diyen çocuklara,
‘İstersem sizin karşınıza binlerce kişi yığarım’ diyen Başbakanın yandaşları da
‘Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim; dağıtalım’ diyorlar.” diyerek Erdoğan’a
yönelik eleştirilerine devam eden Yüceer, “Bir meslektaşım, katledildi
Antep’te. Kınamak için ‘Doktora şiddeti’
olayını, doktorlar, eylem yaptılar. Başbakan, ne yaptı? Şiddeti değil, ‘Artık
yeter, şiddeti durdurun’ diyen doktorları kınadı. Yani, Başbakan için,
muhalefet eden herkes, bedbaht, kötü, ayyaş, çapulcu!.. Kim onun karşısındaysa
onlar, yok edilecek insanlar… Bakın, en son, ‘Camilerde, bunlar bira içmişler.
Ayakkabılarıyla girmişler. Türbanlı kızlarımıza da laf atıyorlar’ dedi. Kendi
partisinin milletvekilliğini yapmış, Yeni Şafak yazarı, ondan bir gün önce, orada
böyle bir şeyin olmadığını hem de imamın, müezzinin ağzından anlatan bir yazı yazdı.
Hocamız, ‘Biz, orada öyle bir şey görmedik’ dedi. ‘Yaralılar geldi, can
havliyle içeri girdiler, burada da revirde doktorlar, hemşireler vardı. Onlara
yardımcı oldular. Ne bira içen gördük ne elinde bira şişesi olan gördük’ dedi.
Şimdi, o imam hakkında soruşturma, inceleme başlatılmış. Yani, Başbakan için
karşısındakinin çapulcu olması da imam olması da fark etmiyor. Kim olduğu önemsiz…
Karşısında kim durursa dursun ki en son, eşi, Emine Erdoğan’ı da acımasızca
payladı. Başbakana, kim ‘Hayır.’ derse orada, onun öfkesinden, kibrinden, o
aşağılayıcı ve yok sayıcı tavrından nasibini alıyor.” diye konuştu.
Canı Pahasına
Meydanlarda Olan Cesur Çocuklarımız, Bizi Kendimize Getirdi
“İnsanın övüneceği tek şeyin, insanına, vatanına, milletine,
geleceğine yapacağı yatırım olduğunu, biz, iki haftadır, Taksim’deki,
Ankara’daki gençlerimizle tüm Türkiye’ye yayılan gençlik hareketi ile gördük.”
diyen CHP Tekirdağ Milletvekili Yüceer, “Bu, gerçekten hepimiz için şaşırtıcı
oldu. Ne oluyor? Bunlar kim, nereden çıktılar, kim bunlar? Diye sorduk,
birbirimize. Bakıyorsunuz, yaşları 16-20 arası değişen gencecik çocuklar; daha
bıyıkları terlememiş gençler. O kadar iyi niyetli, o kadar samimi, o kadar da
naifler ki… Eylem yapıyorlar. Ertesi gün, aralarında ekip oluşturup yerleri
süpürüyor; çöpleri topluyorlar. Biz, böyle bir şey görmedik. İlk kez görüyoruz.
Arada, araya karışan radikal, belki marjinal diyeceğimiz, daha uçta olan
çocuklar, gençler de var. Onları da dışlıyor, uyarıyor, Taksim’deki
çocuklarımız. En basitinden söyleyeyim. İçki satışını engellemişler, Gezi
Parkı’nda, Taksim’de. ‘Hayır, bu dışarıda olacak. Burada bir mücadele var.
Bunun yeri burası değildir’ demişler. Miraç Kandili’nde dua ettiler, hep
beraber izledik. Bunlar, kimler? Bunlar, bizim çocuklarımız… O kadar da
tanımıyor da değiliz; ama biz, onları hiç meydanlarda görmemiştik. Ama
gerçekten Türkiye’nin, ülkenin ihtiyacı olduğu noktada, belki sizlerin, belki
bizlerin yapamadığını yapan o cesareti gösteren, canı pahasına ki
yurttaşlarımız hayatını kaybetti. İki gencimiz, bir polisimiz… Canı pahasına
meydanlarda olacak kadar da cesur çocuklar. Bizleri çok şaşırttılar; ama aynı
zamanda, bizleri de kendimize getirttiler. Biz, muhalefet olarak, ana muhalefet
partisi milletvekilleri olarak bu tablodan, bu olaylardan, gereken dersi, kendi
payımıza çıkardık.” diye konuştu.
Asıl, Biz,
Çocuklarımızı Yedirmeyiz Sizlere!
Candan Yüceer, Başbakanın siyasi danışmanının, televizyonda
yaptığı ‘Başbakanı yedirtmeyiz.’ şeklindeki açıklamalarına ilişkin olarak ise şunları
söyledi: “Kim yiyecek Başbakanı? Hala Başbakanlığının derdinde!.. Bizim
çocuklarımızı yedirmeyiz, asıl, biz, sizlere. O çocukları, bu analar, size
yedirmez. Öyle kolay değil! Bizim yavrularımız bedel ödeyemez. Analar varken,
bacılarımız varken, kız kardeşlerimiz varken, bizler varken, biz daha ölmedik,
kimse, o bedeli, o çocuklara ödetemez. Ama gözleri o kadar siyasi
gelecekleriyle, hırslarıyla bürünmüş ki ne ülkeleri umurlarında, ne vatan
umurlarında!.. ‘İnsanlar ayrışmış, karşı karşıya gelmiş, çocuklar ölüyormuş, bu
çocuklar ne diyormuş?’ hiç umurlarında değil. Biz konuşuyoruz, ‘Muhalefet
milletvekilleri konuşsun’ diyorlar! En sonunda da, şuursuzca, akıldışı, insaf
dışı, ne derseniz deyin, cümlelerle Cumhuriyet Halk Partisi’ne saldırıyorlar.”
Başbakanın Aklı
Karışık!
Yüceer, Başbakan’ın “CHP zihniyeti için sarf ettiği ‘pislik’
kelimesi için “Bu zihniyet, ‘pislik’ diyorlar. Başbakanın aklı karışık! Aklını
bir yerlerde unutmuş, kaybetmiş anlaşılan. ‘Allah izan versin’ diyorum, ona.” değerlendirmesinde
bulundu.
“Başbakan, çocuklara ‘Çapulcu, marjinal’ diyor. Olmadı,
babaları ‘Ayyaş’ diyor.” diyerek sözlerine devam eden Yüceer, “Bakın, buradan
söylemek istiyorum, insan bir kadeh içki içmekle ne sarhoş ne ayyaş olur. Ama
bir liralık hırsızlıkla, bir liralık yolsuzlukla namussuz hırsız olunur! Bunu,
birilerinin anlaması gerekiyor. Çok şükür hırsız değiliz, namussuz değiliz. Bir
kadeh içmeyi de biliriz, oturmayı kalkmayı da biliriz. Ama kimsenin yaşamına
karşı değiliz. Sokaklardaki çocuklar, gençler, bizler, her birimiz, kimsenin
yaşamına, inancına, yaşam tarzına karşı değiliz. Ama diyoruz ki biz adımız ne
olursa olsun kadın da olsak, muhalefet de olsak, azınlık da olsak, farklı
yaşamayı tercih ediyorsak, bu da bizim yaşam şeklimiz… Bizim yaşam
kararlarımıza karışma! Bizim tarihimize, bayramlarımıza engel olma! Biz,
Başbakanın kendi partilileri gibi ‘Otur’ deyince oturacak, ‘Bayramı burada
kutla’ deyince kutlayacak, ‘kutlama’ deyince kutlamayacak, ‘Vur’ deyince
vuracak, insanlar değiliz. Biz, kimseye karşı nefret, kin, ötekileştirme
duymuyoruz. Bizim adımız Cumhuriyet Halk Partisi… Biz, dil, din, ırk, cinsiyet
ayrımı yapmadan, kimseyi ötekileştirmeden, herkesin inancına, yaşam tarzına,
görüntüsüne saygı göstererek ‘Başımızın üstünde yeriniz var’ diyoruz.” şeklinde
konuştu.
Başbakan, Kendine
Biat Edecek Gençler İstiyor!
Yüceer, yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan’ın “En az üç
çocuk!” şeklindeki söylemi için de şunları söyledi: “Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı, ‘İstihdamı arttıracağız’ diyor. Bir yandan da Başbakan, diyor ki ‘En az
üç çocuk, o da yetmedi beş isteriz!’ Şimdi bu çelişki değil mi? Başbakan ‘Çok
nüfuslu Türkiye, güçtür; avantajdır bizim için’ diyor. Güç ve avantaj
olabilmesi için o bireylerin nitelik, eğitim ve gelir sahibi olması gerekli.
Başbakanın istediği ne? Onun istediği, yoksul, niteliksiz ve kendine biat
edecek gençler. Bu gençler değil ama… Taksim’deki gençler değil! Ankara’daki
gençler değil! Onun istediği gençler, ‘Vur, de vuralım. Öl, de ölelim. Bir
lokma, bir hırka’ diyecek, sesini çıkartmayacak, kendisine ne verilirse biat
edecek, şükredecek… Ama hep o gençler şükredecek, diğerleri, yandaşları ile
beraber götürecek.”
Biz, Bu Coğrafyaya, ‘1923’te
Rol Model Olduk
“Geçenlerde, ‘Biz, first leydilerimizle bu coğrafyaya model
olacağız’ dediler.” diyen Yüceer, “Yahu, sizin rol model dediğinizden,
Malezya’da, Katar’da, Suudi Arabistan’da milyonlarca var. Biz, bu coğrafyaya
1923’te rol model olduk. Atatürk devrimleriyle olduk, bağımsızlık isteğimizle
olduk, emperyalistlere karşı verdiğimiz mücadele ile olduk. Ve ben, bugün
buradaysan, bensem; sizler karşımdaysanız, şu an, onlar iktidarda istediklerini
yapabiliyorlarsa bu mücadele sayesinde, bu rol model sayesinde. Bu gerçeği de
unutmuşlar. Dönmüşler, kendi analarına, atalarına, ‘Pislik’ diyorlar.” şeklinde
konuştu.
“Şimdi bize düşen görev de birlik beraberlik içinde, bu
zorlu yolu hep beraber yürümek…”diyen Yüceer, “Bizim birbirimizden başka
kimsemiz yok. Kişisel hırs ve beklentilerimizi, kırgınlıklarımızı bir kenara
bırakmamız gerekiyor. Gün, o gün değil!.. Zorlu, hassas günler yaşıyoruz.
Birliğimiz, beraberliğimiz tehlikede… Ülkemizin bütünlüğü tehlikede… İnsanlar,
birbirlerine düşman edilmeye çalışılıyor; birbirleriyle karşı karşıya
getirilmeye çalışılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
İnsana Değer
Vermiyorsan Dünyanın Birinci Ekonomisi Olsan Neye Yarar?
Konuşmasının devamında, “Bir toplumun yarısını oluşturan
kadınlar, eğitimden yoksun kalıyorsa ve siz, siyasette, iş dünyasında var
olmasını bırakın, kadının yaşam hakkını savunamıyorsanız ‘Bu ülkede demokrasi
vardır’ diyebilir miyiz? ‘Bu ülkede her şey güllük gülistanlık’ diyebilir
miyiz?” diyen Yüceer, şunları söyledi: “Çıkmışlar, diyorlar ki ‘Dünya’nın en
büyük ekonomisi olacağız’ 16.büyük ekonomiyiz, diyorlar. Ama gelişmişlik
haritası açıklandı. Biz sonlardayız. İnsani gelişmişlikte sonlardayız. Bir
bakıyorsunuz, Umman, Lübnan, Makedonya gibi birçok ülke bizim önümüzde. Biz,
onların gerisindeyiz. Bu ülkelerin ekonomileri öyle büyük ekonomiler değil.
Hepsini toplasak bizim ekonomimiz etmeyecek ülkelerden bahsediyorum. Ama neleri
yüksek? İnsana verdikleri değer yüksek. Biz istediğimiz kadar zengin olalım,
istersek dünyanın birinci ekonomisi olalım. Eğer, siz, bunu, insanınıza
harcamıyorsanız, eğer insanlarınız arasındaki eşitsizliği gidermiyorsanız bence
o övündüğünüz ekonomik zenginliğin kıymeti yoktur. Çünkü insanın övüneceği tek
şey, insanına, vatanına, milletine, geleceğine yapacağı yatırımdır.”
Çağdaşlaşmanın da
Demokrasinin de Adı, ‘Atatürkçülük’
Konuşmasında, Trakya’da, Anadolu’da, çağdaşlaşmanın,
gelişmenin ve demokrasinin adının Atatürkçülük olduğunun altını çizen CHP
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, “Çünkü, demokrasinin, gelişmişliğin,
çağdaşlaşmanın, kadın, erkek eşitliğinden geçtiği gerçeğiyle kadın-erkek
eşitliğinde, kadınlara en çok hakkı, en büyük hakları Atatürk verdi. Atatürk
sayesinde, bizler, çevre ülkeleri kıskandıracak, hak ve özgürlüklere kavuşabilmişiz.”
dedi.
Ne Oldu da Bu Kadar
Geri Kaldık?
Dünyadaki göstergelere, rakamlara bakıldığında, konu
kadın-erkek eşitsizliği, insan hakları ihlalleri, kadınlara şiddet olunca
Türkiye’nin en üst sıralarda olduğuna dikkat çeken Yüceer, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Ama konu, kadın-erkek eşitliği olunca, siyasette, istihdamda,
ekonomide kadın olunca son sıralardayız. Oysaki bir sürü rakibimizden çok erken
başlamıştık koşmaya… 20.yüzyılda, 21.yüzyılı aratacak haklara sahiptik, o
günlerde. Ne oldu? Neden bu kadar geri kaldık?”
Kadın Sorunu, Hayati
Bir Sorun
Kadına şiddetin, ailenin birliğini ve beraberliğini de
tehdit ettiğini söyleyen Yüceer, “Çünkü aile içi şiddette kadın, erkek ve çocuk
birbirinden kopuyor. Bu şiddet, toplumsal vicdanı da sızlatan bir şey… 125
kadınımızı, kadına şiddet dolayısıyla kaybettik. Kadın sorunu, hayati ve
yaşamsal bir sorun; gerçekten, bu ülkede, bir an önce çözülmesi gereken bir
sorun. Bir toplumda, siz, kadın haklarının gelişmişliğini sağlayamıyorsanız,
kadınların can güvenliğini sağlayamıyorsanız, eğitim imkanlarından faydalandıramıyor
ve onlara huzurlu, refah bir ortam sağlayamıyorsanız, kalkınamazsınız. ‘Bu
yarışta, ben de varım’ diyemezsiniz.” diye konuştu.
Kadın Sorununun
Kaynağı da Çözümü de Zihniyet
“Cumhuriyet, bir kadın devrimidir.” diyen Milletvekili
Yüceer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet, kadından yana olan bir
devrimdir. Cumhuriyet, zihinsel bir kazanımdır. Niye böyle diyoruz? Çünkü
bugün, gerek muhalefette olsun gerek iktidarda olsun tüm partilerin, tüm sivil
toplum kuruluşlarının, toplumun tüm kesimlerinin kabul ettiği bir gerçek var.
Kadın sorununun kaynağı da çözümü de zihniyettir. Dolayısıyla bunun çözümü,
zihniyet değişimidir.”
Kadının Siyasette ve
Bürokraside de Adı Yok
Parlamentoda, 26 bakandan sadece birinin kadın olduğunun
altını çizen Yüceer, “Parlamentoda, 550 milletvekilinden de sadece 78’i kadın… Oran
% 14.2’lerde… Dünya sıralamasına baktığınızda, 143 ülke arasında, 88.sıradayız.
Kabinede bir bakan var, dedim. 96 ülke arasında, 90.yız. Yerel yönetimlerde
yokuz, zaten. %2,5’larda… 81 valinin sadece biri kadın… Bunun adı nazar boncuğu
olur, başka bir şey olmaz. 81 ilde, bir kadın, nazar boncuğudur. 26 müsteşar
arasında nazar boncuğu yok. 166 rektörden sadece 8’i kadın… Yani, kadın, sadece
seçen; seçilen değil… Bürokraside adı yok. Seçme ve seçilme hakkını, birçok
ülkeden önce almış olmamıza rağmen, erken başladığımız bu koşuda, sonlardayız.”
şeklinde konuştu.
Kadını, Sadece Aile
İçinde Meşru Gören Zihniyetle Mücadele Etmeliyiz
“Kadının adı, bakanlıkta da yok.” diyen Milletvekili Candan
Yüceer, sözlerini şöyle noktaladı: “Neden? Çünkü zihniyet, kadını, sadece, aile
içinde sınırlamak; aile içinde kadını meşru görmek… Kadının sadece aile
içindeki sorunlarıyla meşgul olmak… Onun dışındaki meşruiyetini kabul etmemek,
onun dışındaki sorunlarına göz kapatmak… Amaç, bu, çünkü… Bizim, tam olarak mücadele
etmemiz gereken şey de bu zihniyet!”